Organization Accredited by Joint Commission International
ONLINE RANDEVU

Oya Tomaç 35 yıllık serüven bir gönül bağına dönüştü…

Oya Tomaç, Prof. Dr. Oya Gökmen’in yürüttüğü tüp bebek tedavisiyle 10 Ocak 2017’de anneliği tattı ve bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Tıpkı, 35 yıl önce annesi Zübeyde Akkoçoğlu’nun, yine Prof. Dr. Oya Gökmen’in başında olduğu tedavilerle kendisini dünyaya getirdiği gibi…

“Benim öyküm, annemle başlıyor. Annem Zübeyde Akkoçoğlu, yıllar önce adet düzensizliği ve bir bebek sahibi olma isteğiyle, konusunda saygın bir isme, Prof. Dr. Oya Gökmen’e başvuruyor. Muayenenin ardından yapılan tetkikler sonucunda anneme polikistik over sendromu teşhisi konuyor. Bunun anlamı, yumurtlama yok ve hamile kalmak için mutlaka destek bir tedaviye ihtiyaç var. Tedavi süreci başlatılıyor ve kullanılan ilaçlarla gebelik oluşuyor. Yapılan son aşılama tedavisi ise sonuç veriyor ve gebelik tespit ediliyor. Bu sürecin sonunda, 1986 yılında ben dünyaya geliyorum. Tabii anne ve babamın o günlerde mutluluklarına diyecek yok. Artık ailemizin değerli bir parçası haline gelen Prof. Dr. Oya Gökmen ile de paylaşarak bana Oya ismini veriyorlar. Aradan yıllar geçiyor ve eğitim için geldiğim İstanbul’da kendime bir hayat kurduğumda fark ediyorum ki, bende de adet düzensizlikleri var. Ne yapmalıyım diye düşünürken, imdadıma annem yetişiyor ve ‘Seni ancak Oya Hocamıza emanet edebilirim’ diyor. İşte o andan itibaren benim Oya Hocamız ile olan hikayem yeniden başlıyor… İsmimin verildiği Oya Hoca ile tanıştığım gün, hayatımda hiçbir zaman unutamayacağım bir deneyimin de tarihiydi benim için. Kendisi beni bağrına bastı ve çok sıcak karşıladı. Şikayetlerimi söyleyince polikistik over sendromunun anneden kızlara geçen genetik bir miras olduğunu anlattı. Vakit kaybetmeden tetkiklere geçtik ve sonuçlar; evet, bende de polikistik over olduğunu netleştirdi. Böylece tedavi sürecim de başladı. Bu arada zaman geçti ve hayatımı paylaşacağım insanla tanıştım. Evlendik… Çok mutluyduk. Bir yıl sonra ise artık eşimle birlikte bir çocuk sahibi olmaya karar vermiştik. Birkaç tedaviden sonra doğal yolla hamile kaldığımı öğrendiğimizde eşimle birlikte dünyalar bizim olmuştu! Yoğun bir iş tempom olmasına rağmen gebelik takiplerimi hiç aksatmıyordum. Üçüncü muayene sonrasında Oya Hocamız ters giden bir şeyler olduğu konusunda beni bilgilendirdi. Halk arasında bilinen adıyla ‘üzüm gebeliği’ (Mol Hidatiform) durumu söz konusuydu. Acilen sonlandırılması gerekiyordu. Bu işlemden sonra tamamen yıkılmıştım. O anı yaşamak çok zor gerçekten… Hatta hayatımda panik atakla da o dönem tanışmış oldum. Geriye dönüp bakıyorum da, o zorlu süreci hep birlikte sağlıklı bir şekilde yönetmişiz diye düşünüyorum.”

10 Ocak ve mutlu son…

“Oya Hocamızla birlikte, yeni bir gebelik ve bu süreci daha modern ve hızlı bir şekilde çözmek için tüp bebek kararı verdik. Bu arada tabii hormonlarım ve polikistik over için de çok sıkı bir takip altındaydım. Nihayetinde, tüp bebek tedavisiyle mutlu sona ulaştık. Gebelik boyunca da tüm takiplerimi özenle yürüttüm. Ve 10 Ocak 2017’de artık bir anneydim… Sevgili kızım Ela, adeta bir güneş gibi doğmuştu evimize. İlginç bir tesadüftür ki, kızımla aynı ayda bir gün arayla doğmuş olduk. Ben 9 Ocak, o 10 Ocak… Tecrübelerime baktığımda rahatlıkla söyleyebilirim ki; kısırlık tedavilerinde en önemli nokta, tedaviyi yürütecek profesyonel ekibe güvenmek ve hiçbir koşulda karamsarlığa kapılmadan sabırla, inançla tedaviyi sürdürmek. Artık kısırlık tedavileri gün geçtikçe daha da kolaylaşıyor ve daha “hasta dostu” tedavilere dönüşüyor. O nedenle güven, inanç ve sabır gerekmekte. Bu konuda sıkıntısı olan herkese başarı ve iyi şanslar diliyorum.”