Organization Accredited by Joint Commission International
ONLINE RANDEVU

Bu yangına sessiz kalmayın! REFLÜ

Sağlıklı insanlarda da zaman zaman görülebilen reflü, eğer uzun süre devam ederse ve günlük yaşantınızı kötü etkilemeye başlarsa, kalıcı bir reflü sorunuyla karşı karşıya olabilirsiniz. Ancak daha fazla gecikmeden medikal tedaviyle, gerekli durumlarda ise kolay ve konforlu cerrahi yöntemler sayesinde bu sorundan tamamen kurtulmanız mümkün.

Ne yediğiniz yemekten ne de bulunduğunuz bir ortamda sohbet etmekten keyif alıyorsunuz. İçinizdeki “yangın” sosyal yaşantınıza dair alabileceğiniz tüm keyiflerden sizi mahrum bırakır noktaya gelmiş... Günler, aylar geçiyor fakat şikayetleriniz hiç değişmiyor. O halde bir uzmana başvurma vakti gelmiş demektir. Medistate Kavacık Hastanesi Genel Direktörü ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Emin Ersoy ile Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Burak Toros, her sağlıklı insanda ayda bir ya da iki kez görülebilen reflü şikayetlerinin normal olduğunu söylüyorlar. Ancak şunu da ekliyorlar; bu şikayetler uzun süreli ve günlük yaşantınızı kötü etkileyen bir noktaya geldiğinde, kalıcı bir reflü hastalığının belirtisi olabilir. Uzmanlarımızın, reflüye ve tedavisine yönelik paylaştıkları bilgileri okuduğunuzda, içinizdeki yangını söndürmenin aslında hiç de zor olmadığını göreceksiniz.

surecgorseli


GASTROÖZEFAJİAL REFLÜYE GENEL BAKIŞ

Reflü Hastalığı (GÖRH), asidik mide içeriğinin gerisin geriye yemek borusuna (Özefagusa) taşması (reflüsü) olarak tanımlanabilir. Yemek borusunun en sık görülen hastalığıdır; genellikle midede asit üretim fazlalığı ve bunun yemek borusuna sık ve yoğun bir şekilde taşarak, orada aside bağlı kalıcı veya geçici hasar oluşturmasının bir sonucudur. Batı toplumlarında sıklığı %40’a yakın olup, hayat kalitesini ciddi anlamda düşürmektedir. Uzun yıllar tedavisiz ve kontrolsüz kalırsa, yemek borusu alt uçta/mide girişinde kanser (Adenoca) gelişimine neden olabilmektedir.

Belirttiğimiz gibi en sık nedeni tek başına midedeki asit fazlalığı olsa da; birçok hastada, normalde bu asidin geri kaçışını engelleyen kapakçıktaki yapısal sorunlar (gevşek kapakçık, mide fıtığı), hastalığı kolaylaştırıcı etkenlerdir. GÖRH’nda rolü olan, ancak daha nadir görülen mekanizmalar ise şöyle sıralanabilir: Yemek borusunda kasılma (Özefajial Motilite) bozuklukları, gecikmiş mide boşalması, safra reflüsü, bozulmuş lokal savunma mekanizmaları (Örneğin tükürük salgısında azalma vs.)… Bozulmuş yemek borusu kasılması olan hastalarda; daha ağır reflü, yavaşlamış asit temizlenmesi, daha ağır doku hasarı, GÖRH’nın yemek borusu dışında yol açtığı sorunlarda sıklık artışı; görülmektedir. Bu durumun en iyi örneği, cilt katılığı hastalığıdır (Skleroderma). Eşlik eden Sicca (vücut salgılarında kuruluk hastalığı) sendromu; tükürük salgısının azalması sonucunda asidi giderme kapasitesinde düşüşe sebep olur.


TANI SÜRECİ

GÖRH’nın baş semptomu, göğüs ağrısıdır (Heartburn). Bu varsa, tanı kolaydır. Zaten non-kardiak (kalpten kaynaklanmayan) göğüs ağrısının en sık rastlanan sebebi; GÖRH’dır (asit irritasyonuna bağlı). Kronik öksürük, astım, boğaz ağrısı, ses kısıklığı, globus (boğazda takılma) hissi de genellikle tabloya eşlik etmektedir. GÖRH’nın sebep olduğu diğer semptomlar ise şöyle sıralanabilir; Asit rejürjitasyonu (ağza acı su gelmesi), artmış geğirme, disfaji (Ağrılı yutma), ağız kokusu ve ağza acı su gelmesi (water brash).

Ön tanı sonrası; genellikle daha ileri tanı testlerine gerek kalmadan, reflü giderici tedaviye başlanır. Alarm bulguları varsa (Disfaji-zor yutma, Odinofaji-ağrılı yutma, iştahsızlık, kilo kaybı, GİS kanama öyküsü); ileri tanı yöntemlerine başvurulmalıdır. Uzman bir gastroenteroloji uzmanı tarafından uygulanacak endoskopik yöntem (Gastroskopi) tanıda altın standarttır. Reflünün yol açtığı daha ciddi sorunları (Eroziv Özefajit, ülserasyon, Barrett’s Özefagusu ve darlık) tanıma açısından; konumu eşsizdir. Uzun süreli GÖRH semptomları varlığında, tanısal şüphe varsa, tedaviye rağmen düzelme tam değilse; endoskopi yapmak kaçınılmazdır. Tanıda 24 saatlik pH monitorizasyonu ise; günümüzde daha kısıtlı bir hasta grubuna uygulanır. Özefagus impedansı ve pH ölçümleri ise; non-asit reflünün araştırılmasında kullanılır.


NASIL TEDAVİ EDİLMELİ?

Hafif şikayetleri olan hastalarda; kilo vermek, sigaranın bırakılması, yatak başının yükseltilmesi ve gerekli olması halinde antasit (mide şurubu) kullanımı önerilebilir. Daha ağır şikayetleri olanlarda ise, daha ciddi ve uzun süreli bir tedavi gereklidir. Ciddi reflü hastalığında; PPİ’lar (Mide ilaçları-Mide koruyucu) tedavinin belkemiğidir. Başlangıç, çift doz ile olmalıdır. İlaç tedavisi, 6 aya dek uzatılabilir. PPİ’lara başlangıçta eklenen yoğun antasit tedavisi, şikayetlerin kaybolmasını hızlandırır. Burada asıl amaç; reflü semptomlarını kontrol etmek, yemek borusunda ülsere yol açmış reflüyü (eroziv özefajit) iyileştirmek, olası sorunların (komplikasyonların) engellenmesidir. Diyet + yeterli süre ve dozdaki medikal (ilaç ile olan) tedaviye rağmen düzelmeyen hastalarda; anti-reflü cerrahisi (Nissen fundoplikasyonu vs.) önerilebilir. Ancak hasta, cerrahinin risk ve komplikasyonlarından önceden haberdar edilmelidir (Gas-bloat syndrome vs). Pratik yaklaşım açısından bakarsak; KBB polikliniğine gelen ve tekrarlayan boğaz ağrısı-kuru öksürük gibi şikayeti olan hastalara, PPİ (mide ilacı) başlanıp takibe alınabilir. Hasta bunlarla düzeliyorsa, GÖRH olduğu düşünülüp bir gastroenteroloji uzmanına yönlendirilmesi uygun olacaktır.


TEDAVİ EDİLMEZSE NE OLUR?

Eğer reflü tedavi edilmezse yemek borusu alt kısmı daralabiliyor ve buna bağlı olarak da ciddi yutma güçlükleri gelişiyor. Ayrıca fazla asit ve mide içeriğine bağlı ülserler de ortaya çıkabiliyor. Yemek borusunun alt ucunda mide iç kısmı hücrelerinin bulunması (Barret Osefagusu) ise reflünün en tehlikeli etkisidir. Çünkü yemek borusu alt uç kanserlerinin en önemli nedeni, reflü sonrası gelişen Barret Osefagusu’dur.


TEDAVİ İÇİN 1. KURAL: KÖTÜ ALIŞKANLIKLARINIZI TERK EDİN!

Güncel tıbbi tedavilerde mide asidini bloke eden antiasid ilaçlar şikayetleri azaltmak için kullanılıyor. Fakat ilaç ile birlikte reflüye neden olan tütün mamulleri, alkol tüketimi, düzensiz yaşam ve stres gibi faktörler söz konusu ise tedavinin başarılı olabilmesi için bunların ortadan kaldırılması şart! Aksi takdirde hasta, gittikçe dozu artan ve ciddi yan etkileri olan ilaçları uzun süreli kullanmak zorunda kalarak ilaca bağımlı hale gelebiliyor. İlaçların da kemik erimesi ve benzeri yan etkileri olabiliyor.


REFLÜDE CERRAHİ TEDAVİKİMLER LAPAROSKOPİK (KAPALI) CERRAHİ İLE TEDAVİ EDİLEBİLİR?

Reflü tedavisi için genel anestezi altında yapılan laparoskopik cerrahi, medikal tedavinin artık cevap vermediği durumlardaki hastalar için konforlu ve kolay bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemin uygulanabileceği hasta gruplarını şöyle sıralayabiliriz:


  • Hiatal hernisi (mide fıtığı) + reflüsü olan hastalar.
  • Proton pomba inhibitörleri – PPI (aside engel olan ilaçlar) kullanıp şikayeti geçenler fakat ilaç kesildikten sonra tekrar şikayeti başlayanlar.
  • Antiasid ilaç bağımlısı hastalar.
  • Reflü hastalığına bağlı astım, farengit ve öksürük, orta kulak iltihabı (otit) benzeri şikayeti olanlar.

LAPAROSKOPİK (KAPALI) CERRAHİ İLE REFLÜDEN KURTULUN!

Reflü tedavisi için genel anestezi altında yapılan laparoskopik cerrahi yaklaşık bir saat süren bir operasyon.

Yöntemde; karın cildi üzerine birkaç küçük delik açılıyor, buradan yerleştirilen kamera ile alınan görüntü, televizyon ekranına yansıtılıyor ve işlem gerçekleştiriliyor.

Hastalar ameliyattan sonra bir gece hastanede kaldıktan sonra taburcu olabiliyor.

İlk iki hafta sıvı ve jöle kıvamlı besinlerle beslenmesi gereken hastalar daha sonra her türlü gıdayı alabiliyor.

Ameliyat laparoskopik yöntemle olduğu için ağrılar açık yönteme göre daha az, estetik açıdan da kozmetik sonuçlar çok daha iyidir. Hastalar, hastaneden çıktıktan birkaç gün sonra günlük ve çalışma hayatına dönebiliyorlar.


BU ŞİKAYETLERE DİKKAT!

Aşağıdaki şikayetlerin bir ya da birden fazlasını uzun süredir ve sık sık yaşıyorsanız, bir uzmana başvurun!


  • Ağıza acı ekşi su gelmesi
  • Göğüs duvarı arkasında yanma
  • Göğüs ağrısı
  • Boğaz ağrısı
  • Bulantı
  • Kuru öksürük
  • Farengit (boğaz yanması ve öksürük)
  • Orta kulak iltihapları (otit)
  • Astım nöbetleri
  • Yutma güçlüğü
  • Gıdaların takılma hissi
  • Ses kısıklığı
  • Hazımsızlık ve geğirti