Organization Accredited by Joint Commission International
ONLINE RANDEVU

GEREKEN İLGİYİ GÜLER YÜZ VE ŞEFKATLE GÖSTERİYORUZ

Sağlık turizmine katkılarıyla öne çıkan Medistate Kavacık Hastanesi, Avrupa, Afrika ve Türki Cumhuriyetler'den hasta kabul ediyor. Obezite ve diyabet cerrahisi, yüksek riskli gebeliklerin takibi, tüp bebek kardiyoloji merkezin iddialı olduğu alanlardan bazıları "Kanserden obeziteye, beyin cerrahisinden tüp bebeğe kadar her alanda hastamız var. Bunların çoğu kendi ülkelerinde her şeyi deneyen ve üst bilgiye ihtiyaç duyan kişiler. Tedavi edip, ülkelerine gönderiyoruz" şeklinde konuşan Medistate Kavacık Hastanesi Genel Direktörü ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Emin Ersoy, hastalara gereken ilgiyi, güler yüz ve şefkatle gösterdiklerini belirtti. Ersoy'la sağlık turizminden obeziteye, beslenme alışkanlıklarımızdan cerrahi alandaki yeniliklere kadar keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Tüm dünyada neredeyse salgın haline gelen obeziteyle ilgili Türkiye’deki son durum nedir? Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı bir araştırmada, Türkiye'de her dört ya da beş kişiden birinin obez olduğu ortaya çıktı. Yani çok ciddi bir problem. Dünyaya baktığınızda, obezite salgın bir hastalık. Sadece fiziksel, görüntüsel şişmanlık diye düşünülmemeli. Görüntüsel kısmı, buz dağının deniz üzerinde kalan kısmı. Yani aşağıda kalan, dev bir kısım var. Bunlar, hastaların sahip olduğu veya sahip olacağı sağlık sorunları. Aralarında yüksek tansiyon, diyabet, eklem ve kalp hastalıkları, felç, solunum sistemi rahatsızlıkları var. Hasta eğer fazla kilolarından kurtulamazsa, günün birinde mutlaka bu bahsettiğimiz sorunlardan birine sahip olacak ve bununla yaşayacak./p>

Bir obezite hastası dış görünüşünden rahatsız değilse, bu sorunlar belirti verip, onu doktora götürür mü?

Elbette. Yukarıda saydığım hastalıkların yüzde 80'i fazla kiloyla ilgili. Örneğin diyabet... Şeker hastalarının yüzde 90'ı tip 2 diyabettir. Sonradan kazanılan bu tipin nedeni, fazla yağlar ve kilolardır. Kişinin insülini bu kadar yağ ve kiloya yetmez, kan şekeri yükselir. Yani diyabetinin sebebi, obezitedir.

Obezitenin en önemli nedenlerinden biri, modern yaşamın getirdiği kolaylıklar. Bunlardan vazgeçmek zor olduğuna göre, neler yapmamızı tavsiye edersiniz? Türkiye'de obezlerin en sık görüldüğü yer, Marmara Bölgesi. İnsanlar hep bir koşturma içinde çalışıyor ve hızlı yiyip, tüketmek zorundalar. Böyle bir tüketim olduğunda, fast food türü yiyeceklere yöneliyorlar. Hamburger, patates kızartması ve kalorisi yüksek asitli içecekler ön plana çıkıyor. Obezitenin gıdayla ilgili en önemli sebepleri; kola, şekerli içecekler ve patates kızartması. Yani fast food gıdalar, obezitenin ana nedeni. Bir de bu düzende hareket kısıtlılığı ve atıştırmalar, abur cubur varsa, harcayamadığınız bir sürü kalorinin size yol, su, elektik yani yağ olarak dönmesi gayet normal.

Önce protein sonra sebze Peki bu döngüden kurtulmak için neler yapalım? Yemeklerimizi evde pişirelim ve yiyelim. Eğer bu mümkün değilse, kalorisi az olanları tüketelim. Diyelim ki, bir restorana gittiniz ve elinizde bir menü var. İlk seçeneğiniz, protein ağırlıklı gıdalar olsun. Karbonhidrat seçmeyelim. Toplumumuzun en çok tükettiği şeyler ekmek, pasta, kek, börek ve tatlılardan uzak durmaya çalışalım. İkinci yemek, sebze olsun. Mutlaka salata yiyelim. Meyve tüketeceksek, bir tane olsun. Koca bir tabağın içine, 'Nasılsa meyve yiyorum' diyerek armut, elma, şeftali ve bir salkım üzümü koyarsak, fruktoz dediğimiz meyve şekerini fazlasıyla alırız. Böylece yağ olarak vücudunuzda kalır. Özetle; protein ve sebze ağırlıklı gıdalar tüketelim. Ekmek gibi karbonhidratı yüksek besinlerden uzak duralım. Bunları yapar, üzerine de biraz hareket eklersek iyi olur.

İşe, 10 dakika yürümekle başlayabiliriz. Yemekten sonra 10 dakika yürüyün, bu metabolizmanızı hızlandırır. İleride daha fit olmak istiyorsanız, bu süreyi 30 dakikaya çıkarabilirsiniz. Şu hareket etmek değildir tabii ki; ev hanımları 'Ben zaten evde çok iş yapıyorum, sabahtan akşama yoruluyorum' der. Böyle bir şey yok. Günlük aktiviteleri yaparken, o arada abur cubur ve atıştırmalıklar da yeniliyor. Yani bu spora girmiyor. Spor, belli bir programa göre yapılır. Nasıl, saat 13.00'te öğle yemeğinizi yiyorsanız, 17.00 ya da 17.30 gibi de hareket etmeyi planlayın.

Beslenmeyle psikoloji arasında da yakın bir ilişki var değil mi? Yedikçe mutlu oluyor bazı insanlar. Yemek, bir mutluluk kaynağı çünkü serotonin salgılatıyor. Yiyerek kendini meşgul edenler de var. Mesela maç seyrederken bir şeyler yiyip, içmek biliçsizce yapılıyor. Kişi mutlu oluyor ya da stresini azaltıyor. Yemek, özellikle obezlerde en büyük mutluluk kaynağı. İnsanların karınlarının doyduğunu hissedecek şekilde yemeleri lazım. Yani hızlı yerseniz, tokluk hissetmezsiniz. Tokluk hissetmek için mide duvarınızın gerilmesi, organın kubbe kısmından ghrelin denilen bir hormonun salgılanması ve beyninize bir sinyal gitmesi lazım. Bu, 20-25 dakikalık süreçte gerçekleşir. Beş dakikada yerseniz, tokluk hissetmezsiniz. Eğer çok yerseniz, gerginlik hissedersiniz. Bazı insanlar bu yüzden soda ya da asitli yiyecekler tüketir, hazmedeyim diye... Halbuki yavaş yese, zaten hazmedecek.

Şöyle kötü bir alışkanlık daha var; yemek sırasında katı ve sıvıyı aynı anda alıyoruz. Bu son derece yanlış çünkü katı bir şey yedikten sonra bırakalım midemizdeki asit, tam konsantre şekilde bu besinleri parçalasın. Eğer sıvı alırsak, bu asidi seyreltiyoruz ve etkisini azaltıyoruz. Yani sindirime engel oluyoruz. Sıvıyı yemeklerden yarım saat önce ya da yemekten iki saat sonra almalıyız.

Her isteyen obezite ameliyatı olamıyor!

Her obez, obezite ameliyatına aday mıdır? Hayır, çeşitli kriterler var.

1-Tıbbi olarak tanımlanan bir değer var: Vücut kitle indeksi. Kilomuzu, boyumuzun karesine bölüyoruz. Diyelim ki, 100 kiloyuz ve boyumuz 1.70. Çıkan değer, 20-25 arasındaysa normal kiloluyuz. 25-30 arasındaysa, fazla kiloluyuz ve 30'un üzerindeyse obeziz demektir. Bu, obezitenin ilk belirtisidir. Cerrahi müdahale yaptığımız kısım, 35'ten sonra başlıyor. VKİ'i 35'iniz üzerindeyse ve bir yandaş hastalığınız varsa ya da VKİ 40'ın üzerindeyse cerrahinin alanına giriyorsunuz.

2-Cerrahi yapılması için öncesinde birtakım tetkiklerden geçmeniz gerekiyor. Altta yatan metabolik bir sorun var mı? Cushing Sendromu veya hipotroidi varsa, çözüm ameliyatta değil, endokrinde.

3-Ameliyat sırasında anestezi alabilecek misiniz? Sizin için ne kadar güvenli olduğuna bakıyoruz.

4-Tüm bu kriterleri geçerseniz, hastaya bugüne gelene kadar yaptıkları soruluyor. Her türlü diyet denendi mi, spora gidildi mi, kamplara katılındı mı, akupunktur gibi yollara başvuruldu mu diye danışılıyor. Çünkü cerrahi öncesi kilo vermek için her yolun denenmiş olması gerekir, 'Haydi ben geldim, ameliyat olacağım' diyemezsiniz... 'Ben ameliyat olacağım, sonra da kilo vermek için elimden geleni yapacağım' diyemezsiniz... Hastanın operasyon sonrası yapması gereken şeyler var. Bunlardan bir kısmının ameliyat öncesinde denenmiş olması lazım. Hareketleriniz ve beyin gücünüzle, 'Kilo vereceğim ve bunun için ameliyat oluyorum' demelisiniz. Operasyonu geçireyim, hiçbir şey yapmayayım ve mum gibi eriyeyim diye bir şey yok. Altın bir dokunuş yok! Hastanın irade göstermesi gerekiyor.

Çeşitli yöntemler var, kim hangisine uygun nasıl belirleniyor? Ameliyatı kişinin beslenme alışkanlıklarına göre seçebiliyoruz. İki grup ameliyat var. Biri, mide hacmini küçültenler; diğeri hem mide hacmini küçültenler hem de gıda emilimini azaltanlar. Halk arasında mide hacmini küçültenler iki ana grupta inceleniyor: Kelepçeler ve dünyada en sık uygulanan tüp mide ameliyatları. Diğer grupta en çok bilinense gastrik by pass'lar, yani midenin küçültülüp, ince bağırsağın bir kısmının emilimden devre dışı bırakılması. Genelde tatlı tüketen kişilere öneriliyor. Fizyolojik, hastanın sistemine en uygun tekniği seçiyoruz, bu da genelde tüp mide oluyor. Eğer hasta tavsiyelerimizi yerine getirirse, sonuçlar çok iyi oluyor.

Cerrahi alandaki yeniliklerden bahsedebilir misiniz? Hastaların konforunu artıran teknikler var mı? Klasik cerrahi var, keserek yapılan. Açık ameliyat bunlar, her cerrah bilmek zorunda. 1985'lerden sonra laparoskopik, kapalı ameliyatlar yapılmaya başlandı. Deliklerden yapılan, kansız operasyonlar bunlar. Son 10 yıldır da robotik ameliyatlar işin içine girdi. Teknolojiyle beraber cerrahinin gelişmesi, hastaya kolaylık getiriyor. Klasikte kesik, laparoskopide delik, robotikte ileride tek delik olacak. Görüntü kalitesi çok yüksek, dolayısıyla cerrah çok daha rahat. Kozmetik sonuçlar iyi, koca kesiler yerine küçük kesiler var. Hasta operasyon sonrası hemen ayağa kalkıp, yürüyebilir. Yenilik şu, robotik cerrahi önümüzdeki 20-25 yıl içinde daha da ön plana çıkacak. Şimdi çok delikten yapılıyor ama robot geliştikçe sadece göbek deliğinden, iki santimden girilerek, karın içindeki birçok ameliyatı teknolojinin yardımıyla yapmak mümkün olacak. O zaman robotlar ucuzlayacak, cerrah teknolojiyi bilmek zorunda kalacak. Gelecekte cerrahinin gideceği uç nokta bu olacak. Şimdilerde robotlar çok pahalı, ameliyatlar çok delikli yapılıyor ve her operasyon için kullanamıyoruz. Şu an kalınbağırsak, kanser, fıtıki safra kesesi, reflü ve prostat ameliyatları yapılıyor. Ama gelecekte her ameliyat yapılacak.

Sağlık turizmine katkı sağlıyor Türkiye sağlık turizmi konusunda son yıllarda adını iyice duyurdu... Avrupa'nın her yerinden, Afrika'dan, Türki Cumhuriyetler'den hastalar geliyor. Saç ekimine ilgi büyük. Bir turizm paketiyle gelip, otelde konaklıyor ve Boğaz turu yapıyorlar. 6-7 saat operasyonel bir müdahale oluyor hastanede. Ayrıca Ukrayna'dan, Afrika'nın kuzeyindeki bölgelerden, özellikle Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan'dan hastalarımız var. Kanserden obeziteye, beyin cerrahisinden tüp bebeğe ve diyabet cerrahisine kadar her alanda hizmet olmak istiyorlar. Bunların çoğu kendi ülkelerinde her şeyi deneyen ve üst bilgiye ihtiyaç duyan hastalar. Teknik ve deneyim konularında destek veriyoruz. Tedavi edip, ülkelerine gönderiyoruz. Sorunlarını çözmek bizi ayrıca mutlu ediyor.

En çok hangi alanlarda hizmet veriyorsunuz? Tüm branşlarda SGK güvencesiyle, ihtiyacı olan herkese kaliteli sağlık hizmeti sunuyoruz. Bunun yanı sıra, Yüksek Riskli Gebelik, Çocuk Hematolojisi, Romatoloji gibi spesifik branşlarda deneyimli uzman kadromuzun olması hızlı büyümemizde oldukça etkili bir itici güç unsuru. Bu özellikli branşları da bünyemizde bulundurmak istedik çünkü fokuslandığımız tek nokta “insan sağlığı”. Örneğin Romatoloji alanı önemli çünkü Türkiye'de yaşam uzadıkça, yaşlı nüfusu artıyor. Bu insanların eklem sorunları ve romatizmal rahatsızlıkları var ve duyarsız kalamayız. Bunun yanı sıra Obezite ve diyabet cerrahisiyle ilgili bir merkez kurduk. Hem ülke içine hem de dışına hizmet veriyoruz ve hasta potansiyelimiz oldukça fazla. IVF ve tüp bebekle ilgili konusunda uzman bir ekibimiz bulunuyor. Ortopedide, skolyoz cerrahisinde iyi durumdayız. Eklem replasman tedavileri yapıyoruz. Hastalara ameliyat sonrası hizmet veren iyi bir fizik tedavi ünitemiz bulunuyor. Kadın doğumda da oldukça deneyimli bir ekiple çalışıyoruz. Konum olarak da oldukça avantajlıyız, bundan tam 6 yıl önce İstanbul’un iki yakasını sağlıkta buluşturma hedefiyle yola çıktık. Ama en büyük avantajımız doktor ve tüm çalışanlarımızın özverileri ve gülen yüzleri. Bu sayede her hastamız kendini değerli ve en önemlisi güvende hissediyor. “

Diyabet cerrahisi Obezite cerrahisi yapıldıkça, görülmüş ki, hastaların diyabetleri de düzeliyor. Bunun ana nedeni, hastanın kilo vermesi. Kilolar ve yağlar arttıkça, insülin yetmiyor ve insanlar diyabetik oluyor. Bu ameliyat, Tip 2 hastalarına yapılıyor. Obezite cerrahisine metabolik süreç eklendi. Mide ve bağırsak sisteminin özellikle de ince bağırsağın belli bölümlerinden hormonlar salgılanıyor. Bunlar, pankreastan salgılanan insülinin etkisini artırıyor. Hastanın diyabeti, bu hormonların etkisiyle ya biraz azalıyor ya da tamamen geçiyor. Bu hormonların salgılandığı yeri ince bağırsağın son kısmı... Bir ince bağırsak, 2.5-3 metre. Mideden gelen gıdalar, ince bağırsakları geçiyor ve bunlar rafineyse kaybolup gidiyor. Yani hormonların salgılandığı yere ulaşamıyorlar. Bu hormonları salgılatmak için ince bağırsağın son kısmını, mideye yakınlaştımak gerekiyor. Ki, gıdalar hemen geçip, bu bölgeye ulaşsın ve hormonlar aktive olsun. İşte metabolik cerrahinin amacı bu. Hem mideyi inceltip hastanın klio vermesini sağıyoruz hem de ince bağırsağın son kısmını alıp, mideye yaklaştırıyoruz. Böylece hastaların diyabetleri ya tam düzeliyor ya da ilaç tüketme oranları azalıyor. Diyabet tedavisinde cerrahi bir süreç de var yani. Tip 2 hastalar eğer ilaçlarla kontrol edilemiyorsa, cerrahi uygulanabilir.