Organization Accredited by Joint Commission International
ONLINE RANDEVU

Tiroid hakkında en çok merak edilen 10 soru 10 cevap

Vücudumuzun kontrolünü bozan “sistem” Tiroid hastalıkları…

Bazen çok sinsi bazen de kendini belli eden belirtilerle ortaya çıkan tiroid hastalıkları vücudumuzun tüm mekanizmasına zarar verebiliyor. Bu hastalıklara karşı en iyi kalkan ise, erken tanı ve teşhis için bilinmezleri ortadan kaldırmak!

Vücudumuzun tüm fonksiyonlarını düzenleyen tiroid bezi, boynumuzun ortasında 20-30 gr ağırlığında olup adeta bir kelebek şeklindedir. Ürettiği T3 ve T4 olmak üzere iki adet hormon, vücudun enerjiyi kullanması ve depolamasından sorumlu. Bu anlamda tiroid bezi, beden ısısı, bazal metabolik hız, merkezi sinir sistemi, üreme ve büyümenin düzenlenmesinde önemli rol oynuyor. Bu anlamda insan vücudunun kontrol mekanizması olan tiroid beziyle ilgili hastalıkların belirtilerinden sadece birine dahi sahip olunduğunda mutlaka bir hekime başvurulması gerektiğini vurgulayan Medistate Kavacık Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Serap BAYDUR ŞAHİN, tiroid hastalığı hakkında en çok merak edilen 10 soruyu yanıtlıyor…

1- TİROİD HASTALIĞI KİLO ALDIRIR MI?

Tiroid hormonları metabolizmaya etki eden hormonların başında olup bazal metabolizmayı, ısı dengesini, yağ ve şeker metabolizmasını, yağların yakılmasını ve gıda tüketilmesini etkiler. Tiroid fonksiyonlarında bozukluk olduğu zaman kilo değişiklikleri ve vücudun enerji tüketiminde değişiklikler meydana gelir. İstirahat sırasındaki enerji tüketimi (enerji harcaması), total enerji tüketiminin yüzde 60’ıdır. Tiroid hormonlarının az salgılanmasında, yani hipotiroidi durumunda ise istirahat sırasındaki enerji tüketimi azalır. Hipotiroidide enerji tüketiminde oluşan yüzde 7-8’lik değişiklik, yağ depolarında da değişikliğe neden olur ve kilo alımı meydana gelir.

2- HER TİROİD NODÜLÜNE CERRAHİ UYGULANIR MI?

Tüm tiroid nodüllerinin yalnızca yüzde 5‘i kanserdir. Bu nedenle her tiroid nodülüne cerrahi uygulanmaz. Cerrahi gerektiren durumlar ise şunlardır:


  • İğne biyopsisinde kanser veya kanser kuşkusu olması
  • Büyük nodüllerden oluşan guatr ve bu guatrın bası yapması
  • Çoklu nodüllerden fazla hormon salgılanarak hipertiroidi (zehirli guatr) durumunun oluşması

3- TİROİD NODÜLLERİ AĞRI YAPAR MI?

Birçok tiroid nodülü herhangi bir belirti vermez. Büyük olan nodüller, hekimler tarafından genellikle rutin fizik muayene sırasında keşfedilirler ya da aynaya baktığınızda bunu boynunuzda bir yumru şeklinde fark edebilirsiniz. Nodüllerin büyük bir bölümü ise elle muayenede ele gelmez, ultrason taraması sırasında tesadüfen belirlenir. Nodül boyutu yeterince büyük ise, bası belirtilerine neden olabilir. Bunlar; yutma güçlüğü, boğazda gıcık hissi ve nefes darlığıdır. Çok nadiren kistik nodüllerde kist içinde kanama olursa, bu durum ani şişliğe, boyun ön kısmında ağrı hissine neden olabilir. Bunun dışında tiroid nodülleri ağrıya sebep olmaz.

4- HANGİ NODÜLLERDEN İNCE İĞNE ASPİRASYONU (NODÜL BİYOPSİSİ) YAPILIR?

Tiroid nodüllerinin değerlendirilmesinde, tiroid ultrasonografisi ve eşliğinde yapılan iğne biyopsisi kanser ayırımı yapmak için kullanılan “altın standart” bir incelemedir. Hangi nodüle biyopsi yapılması gerektiği kararı ise hekim tarafından ultrasonografi bulgularına ve klinik özelliklere göre verilir. Tiroid ultrasonografisi incelemesinde; ekojenite azalması, mikrokalsifikasyon, düzensiz sınır, çevre dokulara yayılma, boyunda kuşkulu lenf bezi, doppler ultrasonografi ile nodül içi akım yüksekliği olan nodüllerden biyopsi yapılır. Klinik olarak, boyunda sert nodül, hızla büyüyen nodül, ses kısıklığı, birinci derece yakınlarda tiroid kanseri olan, boyun bölgesine radyasyon alan kişilerde biyopsi mutlaka yapılmalıdır.

5- İNCE İĞNE ASPİRASYONU (NODÜL BİYOPSİSİ) İŞLEMİ ZOR MU?

Tiroid ince iğne aspirasyonu kulağa korkutucu gelebilir ancak kullanılan iğne çok küçüktür ve istendiği takdirde işlemde lokal anestezi de kullanılabilir. Bu basit işlem muayenehanede ya da ultrasonografi eşliğinde yapılır. Herhangi bir özel hazırlık (aç kalma gibi) gerektirmez ve hastalar genellikle hiçbir olumsuz etki olmadan işlem sonrası iş yerlerine veya evlerine dönebilirler. İnce iğne aspirasyonu uygulamasında, tiroid nodülü hücrelerini çekmek için çok ince bir iğne kullanılır. Bazen kanserli hücreleri bulma şansını artırmak için nodülün farklı bölgelerinden örnekler alınması gerekebilir. Hücreler daha sonra bir patolog tarafından mikroskop altında incelenir.

6- GEBELİKTE TİROİD HASTALIKLARI NİÇİN ÖNEMLİDİR?

Üreme çağındaki kadınlarda, ikinci sıklıkta gözlenen endokrinolojik bozukluk tiroid hastalıklarıdır. Bu hastalıklar hamilelerde gözlendiğinde, eğer tedavi edilmezse, anne ve bebekte ciddi sorunlara sebep olabilir. Ancak uygun zamanda gerekli tedavinin sağlanması ile bu sorunlar kolayca önlenebilir. Tiroid sorunu olmayıp hamile kalan bir kadında, gebeliğe özgü hormonal değişiklikler ve metabolik gereksinimdeki artışa bağlı olarak iyot ihtiyacı artar. Hafif iyot eksikliği önemli değişikliğe neden olmaz ancak yoğun iyot eksikliğinde hem annenin tiroidi hem de fetus (anne karnındaki bebek) etkilenir. Özellikle gebeliğin ilk 3 ayında TSH değeri normalin altına inebilir. Bu, gebeliğe bağlı geçici bir durum mu, yoksa bir tiroid hastalığının yansıması mı, bunun ayırt edilmesi oldukça önemli. Böyle bir durumda hamileler, varsa bir endokrinoloji uzmanı, yoksa iç hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmeli, kadın doğum uzmanı ile birlikte izlenmelidir.

Ağır bir hipotiroidi hamile kalmayı engelleyebilir, daha hafif formlarında ise hamilelik oluşursa ölü doğum, düşük, erken doğum gibi sorunlara yol açabilir, bebeğin zeka gelişimi etkilenebilir. Hipertiroidide hamilelik sırasında aşırı yorgunluk, halsizlik, çarpıntı, terleme, sıcağa tahammülsüzlük, titreme, aşırı sinirlilik, iştahın iyi olmasına rağmen her ay alınması gereken kilonun alınamaması, ultrasonografi ile bebek gelişiminin iyi olmadığının saptanması gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Hipertiroidinin ayırıcı tanısının doğru yapılması hamileliğin seyri açısından hayati önem taşır.

7- HAMİLELİKTE HİPOTİROİDİNİN BEBEĞE ETKİLERİ NE OLABİLİR?

  • Prematüre doğum
  • Bebekte düşük doğum ağırlığı
  • Sezaryen olasılığının artması
  • Doğum sonrası bebekte hastalık riski ve buna bağlı artan ölüm riski
  • Çocukta ilerleyen zamanlarda nöropsikolojik ve bilişsel bozukluklar
  • Doğum sonrası kanama
  • Pre-eklampsi ve gebelikte hipertansiyon
  • Plasental abruptio (plasentanın doğum zamanından önce yırtılması)

8- TİROİD HASTALIKLARI GENETİK MİDİR?

Özellikle medüller tip tiroid kanserlerinin ailevi olanlarının günümüzde çok kolaylıkla ve yaygın bir şekilde tanısı genetik testlerle konuyor. Ret protoonkogeninde ortaya çıkan nokta mutasyonların ailevi medüller tiroid kanserine yol açtığı gösterilmiştir. Ailenin bir bireyinde saptandığında birinci derece yakınlarına bu mutasyon taraması ülkemizde yapılmakta ve genetik danışmanlık verilmektedir. Daha sık görülen diferansiye tiroid kanserlerinde (papiller ve foliküler) ailevi olma olasılığı yüzde 10’dur. Bu kanserlerde de bazı protoonkogenler ve supresör genler sorumlu tutulmaktadır. 

9- TUZ İYOTLU MU, İYOTSUZ MU TÜKETİLMELİ?

Tiroid hormonunun hammaddesi olan iyot vücutta üretilmediği için dışarıdan alınmalıdır. İyot yetersizliği, tiroid bezinin büyümesine (guatr) ya da nodül oluşumuna neden olur. Sağlıklı bir erişkinin günlük iyot ihtiyacı 150 mcg (yarım çay kaşığı, yani 2,5-3 gram) iken hamilelerde bu rakam 250 mcg’a kadar artabilir. Bu tüketim miktarı hem sağlık hem de kalp ve tansiyon hastalıkları açısından oldukça uygun ancak son zamanlarda medyanın yanlış yönlendirmeleri ile doğal olduğu için tercih edilen fakat iyottan fakir olan kaya, deniz veya Himalaya tuzlarının tüketiminin artmasıyla gerekli iyot miktarı sağlanamamakta. İyotun özellikle çocuklarda zihinsel ve nöromotor gelişiminde önemli rolü olduğu bilinirken, iyotlu tuz kullanımı her yaş grubu için önem taşıyor. Bazı özel durumlarda; hipertiroidi (yani tiroit bezinin fazla çalışması) gibi geçici olarak iyot alımı azaltılabiliyor ancak bu hekim kontrolünde uygulanmalıdır.

10- RADYOAKTİF İYOT TEDAVİSİ SONRASI KİŞİNİN İZOLASYONU GEREKİR Mİ?

Halk arasında atom tedavisi olarak bilinen radyoaktif iyot (RAI) tedavisinde, ağız yolundan kapsül ya da sıvı olarak verilen radyoiyot, sindirim sisteminden emilerek tiroid bezi (guatr) hücrelerinde toplanır ve yaydığı radyasyon tiroid hücrelerinin büyümesini ve faaliyetini durdurur. Aşırı çalışan tiroid bezinin fonksiyonu normale döner veya istenmeyen tiroit dokuları yok olur. RAI tedavisi, tiroid bezinin fazla çalıştığı durumlarda ve tiroid bezinin bazı kanserlerinde uygulanır. Radyoaktif iyot dozu, tiroid hastalığının özelliğine göre değişir; hipertiroidi tedavisi için düşük doz verilen hastanın hastanede yatması gerekmez, tedaviden sonra evine gidebilir. Tiroid kanseri nedeniyle yüksek doz verilirse, hastanın çevresine radyasyon yaymaması için hastanede radyoiyot tedavisi için hazırlanmış özel odada yatması gerekir. Bu süre verilen doza göre değişebilir.

Dünya Sağlık Örgütü, hamilelikte ideal diyet iyot içeriğini 200 mg olarak önermektedir.